Kadınların yaklaşık yüzde 8-10 arasında bölümü sürekli depresyon yaşamaktadır. Depresyonun düzeyleri hafif,orta ve ağır olabilir. Depresyon, kişinin günlük yaşamının bir parçası haline geldiği için başlangıcını belirlemek zordur.
Yani mutsuzluk, olumsuz düşüncelere ve özellikle geçmişe takılı kalmak, günlük rutin işlerini yapmakta zorlanmak kişinin yaşamının bir parçası haline gelir. Bu nedenle kişinin yaşadığı sıkıntı ne zamanki ‘’katlanılmaz’’ hale gelir, o zaman psikolojik yardım alır. Kadınlarda depresyonun en fazla görüldüğü dönem lohusalık dönemidir. Yeni anne, lohusalık döneminde mutsuzluk,gerginlik ve panik hali yaşayabilir. ‘’Sanki her an herşey kötüye gidecekmiş’’ gibi hissedebilir. Bebeğine bir şey olacak korkusuyla onun yanından ayrılmak istemeyebileceği gibi bebeğine karşı uzak,soğuk da hissedebilir. Yeni annenin yaşadığı bu olumsuz duyguları ve eşlik eden olumsuz düşünceleri baba da yaşayabilir. Babaların yüzde 3-5 arasında değişen bir bölümü doğum sonrasında depresyon belirtilerinden bahsedebilirler. Babanın evliliğinde eşiyle yaşadığı duygusal ,fiziksel tatminsizlik, anlaşılmama duygusu , iş kaybı gibi stres yaratıcı faktörler depresyonu tetikleyebilir. Annenin ya da babanın depresyonu bir diğerini de olumsuz yönde etkileme gücüne sahiptir. Depresyondaki ebeveynler çocuklarının gelişimini de olumsuz yönde etkileme gücüne sahiptirler. Olumsuz yönde etkilemeyi bilerek,isteyerek veya bu durumun farkında olarak yapmazlar. Hissettikleri sıkıntı ve eşlik eden olumsuz düşünceler çocuklarının da sıkıntılı,gergin olmasına sebep olur. Gergin bir insanın yanında rahat olmanız nasıl ki zor ise işte bu çocuklar da gergin olan ebeveynlerinin yanında tıpkı onlar gibi gerginlik hissederler ve bunu davranışlarıyla ortaya koyarlar. Çocuklar, yetişkinler gibi ‘’benim bir derdim var,sıkıntım var ‘’diyemezler ,onlar sahnede bir davranış sergilerler, ağlarlar, vururlar,tuttururlar, aşırı hareketli veya içe kapanık olabilirler bazen sahnede sergiledikleri davranışlar bu durumu bilmeyen insanlara sanki bir şımarıklık,terbiyesizlikmiş gibi gelebilir oysa bu doğru bir yorumlama şekli değildir. Çocuklar kuliste yani içdünyalarında neler yaşıyorlarsa bunu sahnedeki davranışlarına yansıtırlar. Burada önemli olan çocuğun iç dünyasında neler yaşadığını anlamaya çalışmaktır.
Son olarak….
Depresyon ,her yaştan insanı etkiler ve her yaştan insan,bebek,çocuk,ergen,genç,yetişkin,yaşlı, kadın,erkek depresyona girebilir. Depresyonu yok saymak ya da ‘’ saçmalık ‘’ ya da ‘’uydurma tanı’’ olarak görmek sadece depresyonun boyutunu,yoğunluğunu ileri götürmekten başka bir işe yaramaz. Özellikle Amerika’da depresyona giren gençler arasında intihar olaylarında artış görülmesinin nedenlerinden biri de depresyona uydurma tanı olarak bakmak ve psikolojik tedaviye alternatif yollarla tedavi etmek olduğunu Kaplan’ın kitabında da okumuştum. Nlp uzmanlarının , hacıların,hocaların ya da maalesef antipsikiyati akımını benimsemiş bazı uzmanların bitkilerle, üfürükle ya da salt akıl vererek tedaviyi geciktirdiklerini de görmekteyiz. ‘’ boşver senin bir şeyin yok, kendi beynini kullan,herşey sende başlıyor sende bitiyor’’gibi telkinler de tedaviye başlamayı geciktirmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Elimizdeki şu andaki en iyi tedavi şekli psikiyatrik tedavi ile birlikte psikoterapi uygulamaktır. Kim ne derse desin depresyonu tedavi eden başka bir bilimsel tedavi geliştirilene kadar şu anki tedavi en iyi tedavidir.